VERGİ İADE SİSTEMİNİN KALDIRILMASI,
VERGİDE KAYIP VE KAÇAĞI ARTIRIP, KAYIT DIŞILIĞI KÖRÜKLER Mİ?
SMMM Gökhan Dede - 05.12.2006
Halk dilindeki yerleşik ifadesi ile “vergi iadesi”, diğer adıyla “özel gider indirimi” uygulaması özünde, iade talebinde bulunacakların alım yaptıkları ödevlilere ödettikleri verginin bir kısmının kendilerine (işçiye, memura, emekliye) verecekleri hizmet karşılığı geri ödenmesidir. Ancak bunun bazı koşulları vardır. Bu koşullardan ilk akla geleni; “ne kadar fiş-fatura o kadar vergi iadesi,” mantığıdır. Bunun anlamı, devletin, vergi toplamanın bir aracı olarak çalışanlarını vergi denetleyicisi olarak kullanmak istemesidir.
Bu hedefe ulaşmak için 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun (VİK), 02.02.1984 tarihinde TBMM’nde kabul edilerek 08.02.1984 tarih ve 18302 sayılı T.C. Resmi Gazete’de yayımlanmış ve büyük bir umutla yürürlüğe konmuştu.
Kanun’un amaç ve kapsamı (İlk şekli); “Tam mükellefiyete tabi olup, ücret geliri elde edenler, ticari, zirai (küçük çiftçi muaflığından yararlananlar dahil) veya mesleki kazançları nedeniyle gelir vergisine tabi olan mükellefler, emekli, maluliyet, dul ve yetim maaşı alanlar ile bunların eş, çocuk ve bakmakla yükümlü oldukları kimselerin; kamu idare ve müesseseleri, gerçek usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri ve kurumlar vergisi mükelleflerinden (Kurumlar Vergisi kanununu 7. maddesi ile vergiden muaf tutulmuş kurumlar dahil) aşağıda yazılı mal ve hizmet alımları vergi iadesine tabi tutulur.
- Dayanıklı tüketim malları alımları,
b. Yiyecek içecek giderleri (sigara ve alkollü içkiler hariç),
c. İkamet edilen konuta ait yakacak giderleri,
d. Her türlü giyim giderleri,
e. Sosyal güvenlik kurumları veya işverenler tarafından karşılanmayan sağlık giderleri,
f. Eğitim ve öğretim, anaokulu, kreş giderleri,
g. Vekalet ücretleri,
h. Mesken olarak kullanılan konutların kira bedelleri,
i. Ulaştırma giderleri.
Yukarıda sayılan mal ve hizmet alımları, fatura, serbest meslek makbuzu, kamu idare ve müesseseleri tarafından verilen belgeler ve birden fazla bağımsız bölümü muhtevi (olan) binalarda münhasıran ortak yakacak giderlerinden müstakil (bağımsız) birim başına isabet eden gideri gösteren belgelerle tevsik edilir.” Şeklinde idi.
Kanunun yukarıda belirtilen amaç ve kapsamından; mal ve hizmet alışverişlerinde VUK’na göre geçerli ve Kanun kapsamında olan diğer her türlü belge alımını özendirmek ve kayıt dışı ekonomi ile mücadelede bu sistemi bir oto kontrol mekanizması olarak çalıştırmak olduğu anlaşılabilir. Bu uygulama ile vergi gelirlerinin artırılması yanında, sistemden yararlanacak olanlara da ek bir gelir elde etme olanağının sağlanması amaçlanmıştı. Uygulama sayesinde devlet; vergi gelirlerinin artırılması, belge düzeninin oturtulması ve belli ölçülerde de vergi denetiminin ücretsiz memurlarını yaratmayı hedeflemişti. Yaklaşık 22 yıldan beri uygulanmakta olan vergi iade sistemi ile; vergi mükelleflerinde vergi verme, vatandaşların ise belge alma konusunda belli oranda bilinçlenme sağlanmıştır. Vergi sistemine de belli bir katkı yaptığı ve özellikle KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergi tahsilatlarında artış sağlandığı görülmektedir. Ancak sistemin zaaflarından yararlananlarca sahte belge kullanımının, hatta ticaretinin yapıldığı ve sistemin doğru biçimde işletilmesinin aksatıldığı da bir gerçektir.
Satın aldıkları mal ve hizmetler için ödedikleri bedel üzerinden kazanç elde edenlerin bu kazançları üzerinden hesaplanacak vergilerin (Gelir, kurumlar, KDV) tahakkukunun yapılmasının gerçekleştirilmesinde vatandaşların yardımcı olmaları amaçlanmakta idi. Belki de; işçisine, memuruna, emeklisine yeterli ücret artışını sağlayamayan devlet bu yolla, bu vatandaşlarına belli bir kazanç kapısı açmayı amaçlamıştı!
Kanun kapsamından anlaşıldığı kadarıyla sistemden ilk başlarda sadece işçiler ve memurlar değil, serbest meslek ve ticaret erbabının da yararlanması söz konusu idi. Ancak, daha sonraları bu uygulamanın kapsamı giderek daraltıldı. Tüccar, serbest meslek erbabı ve esnaf kesimine uygulanan vergi iadesi sistemi bu kesimler için uygulamadan kaldırıldı. Sadece ücretlilere ve emeklilere vergi iade sistemi yürürlükte kaldı. Ancak bunlar için de mal ve hizmet alımlarında sınırlamalara gidildi. Zaman geçtikçe sistem etkisizleştirildi. Hem iade oranlarında hem de iadeye konu mal ve hizmet çeşidinde daraltılmaya gidilerek, sistemle hedeflenen amacın dışına çıkılmaya başlandı. Belli mal ve hizmetlerin vergi iade kapsamı dışına çıkarılması ile, kamu oyunda bu mal ve hizmetleri üretenlerin ve satanların korunduğu sanısının oluşmasına sebep olundu. Bugün gelinen noktada, Kanunla kapsamı oldukça geniş tutulmuş olan vergi iadesine konu mal ve hizmetlerden sadece yiyecek, giyecek, sağlık, konut kirası ve eğitim-öğretim harcamaları kalmıştır.
Oysa, belge toplanmanın etkin bir mücadele aracı olan vergi iade sistemi daha kapsamlı ve etkin hale getirilseydi, hem vergi kayıp ve kaçakları ile (dolayısıyla kayıt dışı ekonomi ile) hem de kayıt dışı istihdama eğilimle mücadelede etkin bir enstrüman yaratılabilirdi. Şunu kabul etmek gerekir ki; kayıt dışı ekonomi ile kayıt dışı istihdam birbirinin destekleyicisidir. Kayıt dışı istihdam sağlayanların belgeli mal almalarını ve satmalarını beklemek aşırı iyimserliktir. Bu malları belgesiz alıp belgeli satmak zorunda kalanların ise, naylon fatura alımına yönelecekleri bir gerçektir.
01 Ocak 2006 tarihinden itibaren emeklilere vergi iadesi kaldırıldı. Emekliler tarafından alınan fiş ve faturaların bu kesime vergi iadesinde kullandırılmaması, bu belgelerin bu defa hak etmemiş kimseler tarafından kullanılabileceğinden haksız vergi iade kazançlarına neden olabileceği düşünülürken, 01.01.2007 tarihinden itibaren ücretli çalışanlara da vergi iade uygulamasının kaldırılacağı gündeme oturdu. Emeklilerden sonra işçi ve memurlara da vergi iadesinin kaldırılmasının gerçekleşmesi halinde ülkemiz maliyesinin milyarlarca YTL vergi kaybına (KDV, GV, KV vd.) uğrayacağı kolayca hesaplanabilecektir.
Hal böyle olunca; emeklilerden sonra diğer ücretli çalışanlara vergi iade sisteminin kaldırılması ile, alıcı ile satıcı arasında fiyat (vergi) pazarlıkları gündeme gelecektir. Sonuçta “belge almama” olgusu nihai tüketicilerle mal ve hizmet satıcıları/alıcıları arasında gerçekleşeceği gibi, alım satım amaçlı mal ve hizmet alıcıları/satıcıları arasında da gündeme gelecektir. Böylece vergi gelirlerinin ciddi boyutta azalmasına, vergi kayıp ve kaçağının artmasına her iki durumda da sebep olunacaktır. Gerekli önlemler alınmaz ise bu kaybına ileriki yıllarda kayıp daha da artacaktır. Bu doğal bir sonuç olacaktır. Dolayısı ile olay sadece kayıt dışılığın artması ile kalmayacak, kayıt dışılıkla mücadeleye büyük bir darbe vurulacaktır. Çünkü, bugüne kadar yapılan denetimlerden anlaşılmıştır ki, mevcut vergi elemanları ile yapılan denetimlerle kayıt dışılığı önlemek mümkün olmadığı gibi, vergi kayıp ve kaçağının önüne geçme konusunda etkin bir mücadele verilememiştir. Verildiği iddia edilen çalışmalardan ise beklenen olumlu sonuçlar alınamamıştır.
Yetkililerce vergi iade uygulamasından amaçlanan faydanın sağlanamadığı hep söylendi. Sistemin kötüye kullanıldığı öne sürüldü. Zaman zaman bu işin tüccarlığını (sahtekarlığını demek istiyorum) yapanlar da olmadı değil. Sonuçta bu olumsuzlukları giderebilmek veya en aza indirebilmek için; sağlıklı işleyen bir sistem ve etkin bir denetim gereklidir.
Yetkililerin ileri sürdükleri gerekçeler, bize “Şu okullar olmasaydı Milli Eğitimi kolayca yönetirdim” diyen Milli Eğitim Bakanı’nı anımsatıyor.
Türkiye’nin artan nüfusuna karşın vergi mükellefi sayısının artmaması (tekelleşme olgusu dışında), gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olması gerekenlerin kayıt dışında kalması ve bunların oranının artmasına karşın, alışverişlerin büyük bir kısmının kayıt içine çekilmesi vergi iade sistemi ile gerçekleşmiştir. IMF, vergi iade sisteminin kaldırılmasını ve seviyesinin yüksek olduğu nedeniyle asgari ücretin artırılmamasını istiyormuş. Bu durumda; bütün bunlar ortadayken, başarılı olmuş, benimsenmiş bu sistemden sırf IMF istiyor diye vazgeçmek, bütçeden ödenen bu paraların fiş toplayan halk yerine faizcilere aktarılması anlamı çıkmaktadır. Oysa IMF, ödenen vergi iadesi tutarı ile, bu ödeme karşılığında sağlanan vergi gelirini kıyaslayamayacak durumda değildir. O halde, bu bahane gerekçenin ardında başka gerekçelerin yattığı düşünülmelidir.
Bütün bunları bir arada ve aklıselim biçimde değerlendirdiğimizde; vergi iade sistemini kaldırmak yerine;
- İadeye konu mal ve hizmet sınırlaması kaldırılarak, vergi tahsilâtına kaynak sağlayan tüm harcamaların iade kapsamında değerlendirilmesi sağlanmalı,
- Vergi iade oranları artırılarak belge alımı özendirilmeli,
- Bu sisteme kayıt dışı ile mücadelenin ve vergi bilincinin yerleşmesinin bir aracı olarak bakılmalı,
- Sistem, yılda bir defa değil, üçer aylık dönemlerde yapılacak beyanlara göre ödenmeli.
- Vergi ahlakını yerleştirmek için kumar alışkanlığı yaratacak uygulamalara başvurmadan olası sahtekârlıkları caydırmak (önlemek) için halen 129 YTL olan ceza uygulamasının artırılması ve kararlı bir şekilde uygulanması, gerekmektedir.
Çözüm; vergi iade sisteminin kısmen dahi olsa kaldırılmasında değil, daha etkin ama yaygın bir hale getirmesindedir.
Her kime sorulsa “yıllardır işçilerin, memurların ve emeklilerin ücretleri doğru dürüst artırılmamaktadır,” yanıtı alınır. O halde, vergi iade sistemi ile bu kesimlere (az dahi olsa) bir ekonomik katkı yapılabiliyorsa, ve bu insanlar vergi kayıp ve kaçağının önlenmesinde ücretsiz tahsildarlar olarak çalışıyorlarsa, bu ülkeye ve bu insanlara bu iyiliği yapmak istemeyenler kimler?
- Bu sistemin kaldırılmasını isteyenler mi?
- Vergi kayıp ve kaçağından ve kayıt dışılıktan yana olanlar mı?
- Vergi iade uygulamasını kendileri için bir külfet olarak gören işverenler mi?
- Bütün bu işlerin angaryasını üstlenmiş olan muhasebeciler mi!
- Yoksa, “işçi, memur ve emeklilerin fiş-fatura toplama çilesine son vermek istediklerini” söyleyen (iddia eden) yetkililer mi?
Ne dersiniz?
Sonuç olarak diyebiliriz ki; sistemden vazgeçilmesi halinde, kayıt dışı işlem sayısı
artacaktır. KDV, ÖTV ve dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi tahakkuk ve tahsilatı azalacaktır. Bütün bu azalmalar karşısında Hükümet, (özellikle son yıllarda %72’lere kadar yükselen) dolaylı vergileri daha da artıracaktır.
Bunun sonucunda ise sadece namuslu, dürüst vergi mükellefleri ve fiş-fatura alan vatandaşlar vergi ödeyeceklerdir. Haksızlığa uğradıkları gibi ayrıca zarar da göreceklerdir.
O halde, vergi iade sisteminden beklenen faydanın sağlanamadığını beyan eden yetkililer;
- Vergi iade sisteminden şimdiye kadar ne kadar içi, memur ve emeklinin yararlandığını,
- Devletin bu sistemden artı olarak ne kadar vergi topladığını,
- Toplam ne kadar vergi iadesi ödediğini,
- Sistemden kimlerin ne kadar haksız kazanç elde ettiğini,
- Haksız kazanç elde edenler için ne gibi cezai işlem yapıldığını,
istatistik verilerle kamuoyuna açıklamalıdırlar.
Sonuç olumsuz ise, vergi iade sistemini kaldırmak için gösterdikleri gerekçelerinde ancak o zaman inandırıcı olacaklardır.
SMMM Gökhan DEDE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder