Sayfalar

20 Kasım 2006 Pazartesi

17. DÜNYA MUHASEBE KONGRESİ İZLENİMLERİMDEN                                  
SMMM Gökhan Dede*20.11.2006

Bilindiği üzere ilki 1904 yılında ABD’de yapılan Dünya Muhasebe Kongresi, dört yılda bir düzenlenmektedir. 17’ncisi ise 13-16 Kasım 2006 tarihlerinde İstanbul’da Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde yapıldı. Kongre, IFAC üyesi olan Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) ile Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği’nin (TMUD) ev sahipliğinde IFAC (Uluslar arası Muhasebeciler Federasyonu) işbirliği ile yapıldı.

Bu yazıda bütün bir Kongre’yi değerlendirmek gibi bir iddiam ve amacım yoktur. Sadece izleme olanağı bulduğum oturumlar hakkındaki bazı izlenimlerimi aktarmak ve değerlendirmelerimi paylaşmak istedim.

112 ülkeden 3.500 yabancı ve 2.100 yerli katılımcı olmak üzere toplam 5.600 kişinin  katıldığı (Bilgi:Türmob - Bilanço Dergisi Sayı 122), açılış konuşmalarını IFAC 2004-2006 Dönem Başkanı Graham Ward, TÜRMOB Genel Başkanı Mehmet Timur, TMUD Başkanı Masum Türker, Organizasyon Komitesi Başkanı Prof. Dr. Recep Pekdemir ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, kapanış konuşmalarını ise IFAC 2006-2008 Dönem Başkanı Fermin del Vale ve Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan’ın yaptığı Kongre’nin, Dünya Muhasebe Olimpiyatları olarak da değerlendirilmesine karşın, ülkemiz yazılı ve görsel basın-yayın dünyasında yeterli olarak yer almaması dikkat çeken bir olguydu.

Ana konusu, “muhasebenin ve muhasebe standartlarının ülkelerde uygulanabilirliği” ve ana teması ise, “Dünya Genelinde Ekonomik Büyüme ve İstikrarın Sağlanması İçin Muhasebe Mesleği” olan Kongre’nin “ana oturum konuları” üç başlık altında toplanmıştı.

1)      Gelişmekte Olan Ülkelerde Muhasebe Mesleği ile Ekonomik Büyüme ve İstikrarın Sağlanması,
2)      Dünya Genelinde Sermaye Piyasalarında İstikrarın Sağlanması ve Muhasebe Mesleği,
3)      İş Hayatında Profesyonel Muhasebe Mesleği ile Katma Değer Yaratma. 

14-16 Kasım 2006 günlerinde, çeşitli konu başlıklarından oluşan otuz beş adet paralel oturum yanında eş zamanlı olarak 6 adet de “Türkiye Forumları” düzenlendi.

Tüm ülkelerde tek bir standardın mı, yoksa her ülkenin kendine özgü koşullarına uygun (bölgesel) standartların yapılarak uygulanması mı gerektiği boyutu ağırlıklı olarak tartışıldı.

Değişik ülkelerden gelen temsilciler, genellikle muhasebenin kendi ülkelerindeki uygulamalarını ve standartlara nasıl uyum sağlayabileceklerini/sağlayabildiklerini anlatmaya çalıştılar. Hatta ülkelerinin gelişmişlik düzeylerini, ihracat oranlarını, döviz rezervlerindeki artışları, ülkelerinin yabancı sermaye için ne kadar cazip olduğunu/olabileceğini, ekonomik büyüme oranlarını ve hatta ülkelerine ne kadar yabancı sermaye çektiklerini, kaç yabancı firma kabul ettiklerini (Örneğin Çin 540), milli gelirlerinin nüfusa oranlarını, borsaya açılışlarını, finans hizmet sektörlerini yabacı sermayeye açmakta olduklarını ve sermaye liberasyonundan bahsederek standartları hazırlamaya başladıklarını anlattılar.

Bazı konuşmacılar, ülkelerin kendilerine has özelliklerinden kaynaklı sorunlar yaşanabileceğini vurguladılar. BAE Temsilcisi Abbas Ali Mirza ise, “standartları koyanların, standartların uygulanmasını istedikleri ülkelerin koşullarına dikkat etmediklerini, sadece “uygulayın” dayatmasında bulunduklarını belirterek, “farklı ekonomiler ve farklı kültürler var, bize anlayabileceğimiz, uygulayabileceğimiz standartları yapın. Bunları kaç kişi anlayabilir ve uygulayabilir?” Biçiminde konuşmaktan kendilerini alamadılar.

“Global standartlar oluştururken bunların uygulanmasını istediğiniz ülke gelenekleri vb. koşulları karşısında uygulanabilirliğini düşünmeniz gerekir. Standartlarda farklı yol göstermeler sağlanmalıdır. Standartları anlamaları için tüm insanların süper zekâlı ve anlayışlı olmasını beklemeyin.” Şeklinde değerlendirmeler yapılırken, “Yüksek kaliteli bilânçolar için hükümetlerin bütün standartları benimsemesinin gerektiği” tezi savunulan görüşler arasındaydı.

Kongre’ye katılan birçok ülke temsilcilerinin ifadelerinden ülkelerinde, “muhasebe standartlarının ya henüz hiç uygulanmadığı ya da tam olarak uygulamaya geçmedikleri” gözlemlendi. Hatta bazı temsilciler tarafından ülkelerin kendi ülke standartlarını belirlemeleri gerektiği de vurgulandı.

Ağırlıkla üzerinde durulan, tartışılan ve dikkat çekilen konulardan birisi KOBİLERE (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler) ilişkin standartların oluşturulması idi. Bu konuya ilişkin izlediğim oturumlarda öne çıkan (konu başlıkları diyebileceğim), aklımda kalan ve not alabildiğim değerlendirmeler özetle şu başlıklarda toplanıyordu.

·        Kobilerde de global standartlara ihtiyaç vardır. Bunun bir gerekçesi, krediler veriliyor olmasıdır.
·        Kobilerde standartlara uygun muhasebenin yapılması yatırımcılara güven verecektir. Karşılıklı olarak düşünüldüğünde buna gereksinim vardır.
·        Kobiler çok fazla kamusal sorumluluğu olmayan firmalardır. Çünkü borsaya kote değillerdir. Hangi büyüklükteki firmalara standartlar uygulanacaktır? Örneğin 50-100 işçi çalıştıran firmalara mı?
·        Kobiler için standartların bir geçiş dönemi olmalı mı?
·        Standartlar Kobilere yol gösterici olmalı. Standartların kolay biçimde uygulanması için farklılaştırılarak külfet oluşturmayacak biçimde hafifletilmelidir.
·        Kobilerin uygulanmasını istemedikleri standartlar belirlenmelidir. Örneğin, yeniden değerleme yapmamak gibi.
·        Kobilerin de denetçiye denetletilmeleri gerekir. IAS bunun gerekliliğine inanıyor. Buna önce Kurulun inanması gerekir. Aksi halde başka bir kurulun oluşturulması gerekir. 
·        Hukuk sistemlerinin farklı olmasının söz konusu olabileceği açık, ama bu standartların uygulanması gerekir.
·        Kobilerde IFRS’ye benzer bir uygulama yapılmalı mı? Böyle olması durumunda ülkelerin durumu dikkate alınmalı mı?
·        Aynı dil kullanılmalı mı?
·        Kobiler için yapılacak standartlar, finansal tablo kullanıcılarının gereksinim duyacakları asgari bilgileri ve mutlaka açıklanması gereken konuları içermeli. Örneğin, “ertelenen vergi” bunlarda (kobilerde) önemli olmayabilir.
 
Türkiye’de kobilerle ilgili “muhasebe standarları” çalışmalarının hangi aşamada olduğu merak konusudur. TMSK (Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu)’nun web sitesinde bulunan konu başlığı açılamadığından insanlar bilgilenememektedirler.

Ana konusu muhasebenin ve muhasebe standartlarının ülkelerde uygulanabilirliği olan
Kongre’de her sektör için ayrı veya farklılaştırılmış, hafifletilmiş standartların uygulanması tartışılırken, bunları uygulayacak olan muhasebeciler (emek unsuru insan) konusunda bir değerlendirme ve öneri (izlediğim kadarıyla) pek yapılmadı!

Görüleceği üzere burada da olaya sadece “işletmeler” açısından bakılıyor. Muhasebeciler olayın neresinde o belli değil, vurgulanmıyor. Bunun üzerinde duran yok. Kobiler açısından belli kolaylıklar getirilmesi biçiminde öneriler vardı. Ancak, bu durumda bile muhasebeciler için yeni bir sıkıntı, ek bir çalışma ve yük getirilmektedir. İş yükü ve uğraşı (verilecek emek) artıyor. Ama muhasebeci açısından yeni bir ekonomik getiri önerilmiyor! Bu bağlamda, Kongre’ye katılan bazı ülke ve kurum temsilcileri muhasebe uzmanları, işveren temsilcileri gibi ve onlar adına konuşmaktan kendilerini alıkoyamadılar.

Ülkemizde çeşitli kurumlarca (SPK, BDDK, EPDK, Maliye Bakanlığı Vd.) (sektörel) farklı standartlar uygulanıyor. Tek düzelik sağlanamıyor. Her kurum için farklı finansal tablolar çıkarmak muhasebeciler için ek bir uğraşı ve emek gerektiriyor. Hem de karşılıksız. Kongre’de (izlediğim oturumlarda) bu konuda da muhasebeciler için düşünülebilecek kolaylıklar tartışılmadı.

Oysa bu durumda kuralları uygulayacak yetişmiş muhasebecilere ve alt yapıya gereksinim vardır. Mali tabloları hazırlayanlar her zaman profesyonel muhasebeciler olmayabilir. Ancak bunların her zaman yardıma gereksinimleri de olabilir. Uluslar arası muhasebe standartları zaman zaman yenileniyor, güncelleniyor, değiştiriliyor. Bunları izlemek için yabancı dilin önemi bir kez daha ortaya çıkmış bulunmaktadır, bu kongrede olduğu gibi. Standartların iyi çevrilmiş (tercüme edilmiş), anlaşılır ve basit olması önemlidir. Adil değer baz alınarak kullanılmalı. Bu her zaman yeterli mi? Maliyet bedeli saptamak yüksek maliyet demektir. Adil değer tespiti ne kadar doğru ve adil olacaktır?

Kongrede işletmeler için nerede ve ne zaman daha iyi katma değer yaratılacağı tartışıldı. İşletme yönetiminde profesyonel muhasebecinin önemi vurgulanmaya çalışıldı. Konuşmacılardan Barbara Thomas Judge, “her meslek mensubunun bu mesleğe girmeden önce en az üç yıl muhasebe okuması gerektiğini vurgulayarak, kendi oğluna da önce muhasebe okumasını önerdiğini söyledi. İşletmelerde yönetim kurulu üyelerinden en az birisinin mutlaka profesyonel muhasebeci olması gerekir, işletmelerde karar verme sürecindeki insanların (yöneticilerin) kaç tanesi muhasebecidir acaba? Muhasebeci işletmelerin yaşamında vazgeçilmez bir unsurdur. Hükümetlerin katma değer yaratılması konusundaki yaklaşımları çok önemlidir. Bunun araştırılıp sorgulanması gerekir. Hükümetler ve muhasebeciler (vatandaşlar) arasında şeffaf bir yaklaşım olmalıdır.” Diyerek, Kongre’de muhasebecinin önemini vurgulayan (izlediğim) belki de tek konuşmacıydı.

Konuşmacılardan John Hegarty, “Dünya Bankası dünyada fakirliği önlemek için kurulmuştur.! Asya ülkelerinin bilançolarına baktım, ve başarısızlıklarının standartsızlıklarından kaynaklandığını gördüm. Yabancı sermayenin ülkeye çekilmesi lazımdır ve bu ülkelerin fakirliği ancak bu şekilde ortadan kaldırılabilir. Yüksek kaliteli bilânço, iyi bir alt yapı gerektirir. Uluslar arası standartlara ulusal destek lazımdır. Aksi halde bunlar “off shore” olurlar.” Şeklinde bir değerlendirmede bulundu.

Bir (Afrika) ülkesi temsilcisi Aziz Deye, “Standartlar tohumlar, çalışmalarımız su ve topraktır,” biçiminde değerlendirme yaparken, Prof Dr. Charls Calhoan “İşverenle golf oynamaya gitmeyin. Kuşkucu bir yaklaşımla denetime devam edin. Ama işverenin masum olduğu duygusuyla işe başlayın.” Dedi.

Kongre boyunca oldukça önemli konuları içeren oturumlarda çok değerli uzmanların konuşmalarını ve değerlendirmelerini izledik. Konu başlıklarına ve verilen mesajlara bakıldığında muhasebe standartlarının ülkeler ölçeğinde uygulanması ön plana çıkarıldı. Muhasebenin bilimsel tanımı ve esas işlevinden uzak, daha çok küresel sermayenin gereksinimleri doğrultusunda; “daha iyi muhasebe nasıl yapılırın,” ve “muhasebenin nasıl daha işlevli kullanılabileceğinin” hesaplarının yapıldığı Kongre’de kimse doğru dürüst muhasebeciden, onun işlevinden ve öneminden pek bahsetmedi. Yani insan unsuru ön plana çıkarılmadı. Muhasebe ve muhasebe standartlarının oluşturulmasının bir amacı, kamu düzenine güveni sürekli kılarak, istikrarlı sermaye piyasalarıyla küresel sermayeye kaynak aktarmaktır. Muhasebe ve oluşturulan standartlarla kapitalistlere “nasıl daha iyi hizmet edilebileceğinin, işverenlere nasıl daha fazla fırsat sağlanacağının, katma değer yaratılacağının” tartışıldığı Kongre’de, muhasebenin ürettiği bilgilerden yararlanacak olanların sadece “iş dünyası” olduğu öne çıkarılıyordu. Bu bilgilerden toplumun diğer kesimlerinin de yararlanması gerektiğinin göz ardı edildiği izlenimi uyandı bende. Kongrede, işletmelere hizmet öncesinde, sırasında ve sonrasında hizmete ilişkin temel olan ve detaylar içeren kuralların, zaman zaman da örnek uygulamaların ve tasarımların, öngörüler de gündeme getirilerek tartışmaktan öte paylaşımı sağlamak öne çıktı diyebilirim. Bunun haricinde muhasebecinin sorunlarının satır aralarında bile olsa öne çıkarılmamasının nedeni, (her halde) bu Kongre’nin, insan unsuru muhasebecinin, yani “muhasebeci kongresi” değil de, “muhasebe kongresi” başlıklı olmasından kaynaklanıyordu!

Kongre’de ağırlıkla muhasebe ve muhasebe standartlarının önemi ve uygulanabilirliği üzerinde durulurken; ticari işletmelerin görevlerinin sadece kar elde etmek ve vergi ödemek olmadığı, aynı zamanda işletme için katma değer yaratmak olduğu, yapılan muhasebenin ve çıkarılan mali tabloların vergi için değil işletmelerin amaç ve gereksinimlerine uygun hazırlanması gerektiği, muhasebecilerin ise; topluma doğru bilgi aktarmaları, sosyal sorumluluk bilinci ile hareket etmeleri, bağımsızlık ve etik kurallara uymalarının önemi öne çıkan konular arasında idi.

Ayrıca bu Kongre; muhasebenin ve muhasebecinin işletmeler ve toplum için işlevinin ve öneminin kamuya ve işverenlere anlatılabilmesi için önemli bir fırsattı diye düşünüyorum.

Bütün bunlara karşın; oldukça önemli bir çalışma. Böylesine büyük ve önemli bir organizasyonun ülkemizde gerçekleştirilmesinde yaratılan katma değer ve fayda maliyet analizi sanırım ilgililer tarafından yapılacaktır. Bu Kongreye katılabilmiş olmam nedeniyle kendimi oldukça şanslı görüyorum.

Bu nedenle; başta TÜRMOB ve TMUD yetkilileri ile IFAC olmak üzere organizasyonda emeği geçenlere, bilgi birikimlerini katılımcılarla ve meslek topluluğu ile paylaşan değerli uzmanlara teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, MMMBD’nin (Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Birliği Derneği’nin) 3568 sayılı Yasa çıkmadan önceki ve sonrasındaki mesleki örgütlenme sürecine ilişkin yerinin ve öneminin anlatılma fırsatının MMMBD Genel Başkanı Sayın Süleyman Bilge’ye verilmesi, Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Birliği Dernek topluluğumuz için ayrı bir gurur kaynağı olmuştur.


* MMMBD Eski Genel Sekreteri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder