SİNOP’U GÖRDÜM HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADIM
Merhaba sevgili arkadaşlarım,
Bir haftalığına da olsa anne-baba, eş dost ziyareti yapmak ve Bölge'nin temiz havasını teneffüs etmek için ailece 8 günlük Karadeniz (Artvin) gezisine çıktık. Eğer buna tatil denebilirse ben de Mali Tatil bitiminde (21–28 Temmuz) tatil yapmış oldum.
Bir haftalığına da olsa anne-baba, eş dost ziyareti yapmak ve Bölge'nin temiz havasını teneffüs etmek için ailece 8 günlük Karadeniz (Artvin) gezisine çıktık. Eğer buna tatil denebilirse ben de Mali Tatil bitiminde (21–28 Temmuz) tatil yapmış oldum.
Dönüşte İleti Grubumuz'un ana sayfasında; "Üzgünüz Mali Tatil bitti. Sevgili Meslektaşlar!!!.... Yenisi için bir yıl beklemeniz gerekecek.... " biçiminde bir başlık gördüm. Aslında Mali Tatili en güzel biçimde betimleyen, bu yazıdan önceki karikatür idi. İrfan
Yılmaz arkadaşımıza bu karikatürü bulup sayfaya yerleştirdiği için teşekkür etmekte geç kaldığımı düşünüyorum.
Karadeniz Bölgesi'ne gittiğimde her seferinde bir yer görmek isterim.
Bu defasında ise SİNOP İlini ve tarihi Sinop Hapishanesi’ni görmeyi hedeflemiştim. Dönüşte burayı ziyaret ettim. Hani, bu yıl TV de izlediğimiz "Parmaklıklar Ardında" adlı dizinin çekildiği hapishane.
Ancak itiraf etmeliyim ki bu tarihi hapishaneyi gezdiğimde ciddi bir hayal kırıklığı yaşadım!
Edindiğim bilgilere göre tarihi hapishane;
Cezaevi 06 Aralık 1997 tarihinde boşaltılmış. 02 Ağustos 1999 tarihinde Kültür Bakanlığı'na tahsis edilmiş!
Kapısında T.C. Kültür Bakanlığı yazısı mevcut!
Sinop Kaleleri ilk defa M.Ö. 2000'de yaşayan yerli kavim Gaşkalılar zamanında kurulmuş, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar devrinde büyütülerek onarılmış. İç Kale adi verilen hapishanenin bulunduğu alan ise 03 Ekim 1214 yılında Sinop'u zapt eden
Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus tarafından, ana kalenin kuzeyden güneye inen dik bir surla kesilmesi ile meydana getirilmiş. Surlar ve kalenin yapım şekli buranın hapishane- zindan olarak kullanıldığına ilişkin kanıtlar veriyor. Zaten girişte bir zindan ve içeride çok
sayıda zindandan beter hücreler bulunmakta.
Hapishaneyi çevreleyen iç kale 11 adet burç ile desteklenmiş.
Burçların yükseldiği denize hâkim güneyden22 metre ve surların yüksekliği ise 18 metre imiş. 3 metre kalınlığında olan surların üzerinde iç kaleyi bir uçtan bir uca kadar gezebilme imkânı veren yollar muhafızların gezi yolu olarak kullanılırmış
Üzerlerinde değerli tarihi bilgiler bulunan kitabeleri ile bu gün sapa sağlam ayakta duran ve eski zindan özelliğini yitirmeyen ve bazıları kullanılabilir durumda olan burçlar bu hali ile görülmesi gerekli kültür varlıklarımızdan.
Selçuklular zamanında tersane olarak kullanılan iç kale Osmanlılar zamanında da kullanılmış, zamanın en mükemmel harp gemileri burada yapılmış.
T.C. Kültür Bakanlığı'na devri yapılan tarihi cezaevinin; sosyal etkinlikler alanı, galeriler, konferans salonu, tanıtım salonu, satış reyonu, kafeterya gibi fonksiyonlar kazandırılarak "kültür kompleksi" halinde halkın hizmetine sunulması düşünülmekte imiş. Gördüğüm
kadarıyla şimdiye kadar dizi film çekimleri dışında belirtilen amaçlarla kullanılmamakta.
Bu tarihi mekân içinde nice mahpushane türküleri yakılmış, şiirler yazılmış, hatta işkencelere ve idamlara sahne olunmuş.
Ve; Ahmed Arif, Rıfat Ilgaz, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refi Cevat Ulunay, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Celal Zühtü Benneci, Sabahattin Ali, Necip Fazıl Kısakürek, Kerim Korcan, Osman Deniz, Zekeriya Sertel ve diğer birçok ünlü yazar, aydın ve siyaset adamları burada hapis ya da sürgün olarak kalmışlar.
Hapishanenin hemen girişindeki tanıtım levhasında, yukarıda adlarını saydığım ünlülerin bu hapishanede yattıkları yazılarak, burada işkence görmüş kişilerle buranın bir tür reklamı yapılmakta.
Ancak; duvarlar, koğuşlar, zindanlar, hücreler, vb alanların dışında tarihi hemen hiçbir yazı, eşya veya emare kalmamış. Yani doku büyük ölçüde karartılmış. Sadece prangalar ve birkaç ranza dışında…. Kültür Bakanlığı adına tam bir utanç resmi!
Sabahattin Ali'nin uğruna ağır işkencelere maruz kaldığı "Aldırma Gönül Aldırma" şiiri koğuşun birisine sonradan yazılarak asılmış. Şiirde bugün "Bir sitem yolla Allah'a" olarak bildiğimiz mısraının aslı "Bir küfür yolla Allaha" şeklinde olduğu için hücre cezası alan
Sabahattin Ali'nin şiirinin bu mısrasını hücresinde duvara kazdığı yer sıvasıyla birlikte sökülmüş., anlatılana göre...
Binanın hemen her tarafı aklınıza gelmeyecek veya gelebilecek çirkince yazılarla kazınmış. Yani, tam bir rezalet.
Sinop Kaleleri ilk defa M.Ö. 2000'de yaşayan yerli kavim Gaşkalılar zamanında kurulmuş, Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar devrinde büyütülerek onarılmış. İç Kale adi verilen hapishanenin bulunduğu alan ise 03 Ekim 1214 yılında Sinop'u zapt eden
Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus tarafından, ana kalenin kuzeyden güneye inen dik bir surla kesilmesi ile meydana getirilmiş. Surlar ve kalenin yapım şekli buranın hapishane- zindan olarak kullanıldığına ilişkin kanıtlar veriyor. Zaten girişte bir zindan ve içeride çok
sayıda zindandan beter hücreler bulunmakta.
Hapishaneyi çevreleyen iç kale 11 adet burç ile desteklenmiş.
Burçların yükseldiği denize hâkim güneyden
Üzerlerinde değerli tarihi bilgiler bulunan kitabeleri ile bu gün sapa sağlam ayakta duran ve eski zindan özelliğini yitirmeyen ve bazıları kullanılabilir durumda olan burçlar bu hali ile görülmesi gerekli kültür varlıklarımızdan.
Selçuklular zamanında tersane olarak kullanılan iç kale Osmanlılar zamanında da kullanılmış, zamanın en mükemmel harp gemileri burada yapılmış.
T.C. Kültür Bakanlığı'na devri yapılan tarihi cezaevinin; sosyal etkinlikler alanı, galeriler, konferans salonu, tanıtım salonu, satış reyonu, kafeterya gibi fonksiyonlar kazandırılarak "kültür kompleksi" halinde halkın hizmetine sunulması düşünülmekte imiş. Gördüğüm
kadarıyla şimdiye kadar dizi film çekimleri dışında belirtilen amaçlarla kullanılmamakta.
Bu tarihi mekân içinde nice mahpushane türküleri yakılmış, şiirler yazılmış, hatta işkencelere ve idamlara sahne olunmuş.
Ve; Ahmed Arif, Rıfat Ilgaz, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refi Cevat Ulunay, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Celal Zühtü Benneci, Sabahattin Ali, Necip Fazıl Kısakürek, Kerim Korcan, Osman Deniz, Zekeriya Sertel ve diğer birçok ünlü yazar, aydın ve siyaset adamları burada hapis ya da sürgün olarak kalmışlar.
Hapishanenin hemen girişindeki tanıtım levhasında, yukarıda adlarını saydığım ünlülerin bu hapishanede yattıkları yazılarak, burada işkence görmüş kişilerle buranın bir tür reklamı yapılmakta.
Ancak; duvarlar, koğuşlar, zindanlar, hücreler, vb alanların dışında tarihi hemen hiçbir yazı, eşya veya emare kalmamış. Yani doku büyük ölçüde karartılmış. Sadece prangalar ve birkaç ranza dışında…. Kültür Bakanlığı adına tam bir utanç resmi!
Sabahattin Ali'nin uğruna ağır işkencelere maruz kaldığı "Aldırma Gönül Aldırma" şiiri koğuşun birisine sonradan yazılarak asılmış. Şiirde bugün "Bir sitem yolla Allah'a" olarak bildiğimiz mısraının aslı "Bir küfür yolla Allaha" şeklinde olduğu için hücre cezası alan
Sabahattin Ali'nin şiirinin bu mısrasını hücresinde duvara kazdığı yer sıvasıyla birlikte sökülmüş., anlatılana göre...
Binanın hemen her tarafı aklınıza gelmeyecek veya gelebilecek çirkince yazılarla kazınmış. Yani, tam bir rezalet.
İnsanlara “tarihi yer” diye parayla gezdirilen bu mekânı bu şekilde görünce irkildim, utandım.
Pislik diz boyu! Sigara izmaritleri, yiyecek artıkları ve hatta tutukluların hücrelerinden (içinde tuvalete benzer yerler olması nedeniyle) keskin bir idrar kokusu dahi hâlâ bu ortama yayılmakta...
Kısacası hayal kırıklığına uğradım, utandım diyebilirim. Demek ki bize yakışan bu...
Bunca ünlü insanın adı kullanılarak buranın reklâmının yapılması ayrıca ilginç geldi bana. Ne bileyim belki de bana öyle geldi...
Gökhan Dede
Pislik diz boyu! Sigara izmaritleri, yiyecek artıkları ve hatta tutukluların hücrelerinden (içinde tuvalete benzer yerler olması nedeniyle) keskin bir idrar kokusu dahi hâlâ bu ortama yayılmakta...
Kısacası hayal kırıklığına uğradım, utandım diyebilirim. Demek ki bize yakışan bu...
Bunca ünlü insanın adı kullanılarak buranın reklâmının yapılması ayrıca ilginç geldi bana. Ne bileyim belki de bana öyle geldi...
Gökhan Dede
27 Temmuz 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder