Sayfalar

26 Aralık 2013 Perşembe


MALİ MÜŞAVİR MESLEK ÖRGÜTLERİNİN

YÖNETSEL YAPISINDA ERKEK EGEMENLİĞİ!

 

SMMM Gökhan DEDE

15 Kasım 2013

 

Değişik faaliyet alanlarındaki birçok meslek örgütleri gibi, mali müşavir meslek örgütleri de kadın ve erkek üyelerden oluşmaktadır.

Kadınların ve erkeklerin birlikte yer aldıkları örgütlerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri için örgüte, her iki cinsten de maddi ve manevi katkı gelmektedir. Bu nedenledir ki, yapılması gereken hizmetlerden ve verilmesi gereken haklardan yararlanma konusunda ayrım söz konusu olmamalıdır. Demokratik hakların kullanılması olarak bildiğimiz seçme ve seçilme hakkı konusunda yasal her hangi bir kısıtlama yoktur. Ancak, yasal kısıtlama olmamakla birlikte, Ülkemizde diğer birçok faaliyet alanlarındaki kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi, mali müşavir meslek örgütlerinin yönetim, disiplin ve denetleme kurullarında yer alabilme konusunda cinsiyet bazında temsilde oransızlık söz konusudur. Yani, yönetsel yapıda erkek egemen bir yapı mevcuttur.

Kısacası, “erkek egemen toplumun” belirtileri mali müşavir ve yeminli mali müşavir meslek odalarında da çok bariz olarak görülmektedir.

Bu olumsuzluğa ilişkin olarak, kadın meslek mensuplarından bazı haklı eleştiriler gelmekte, ancak sonuç henüz onların lehine dönüşememektedir.

Bu eleştiriler genellikle, "erkek egemenliği nedeniyle, sivil toplum örgütlerinin yönetimlerinde (odalarda, derneklerde) kadınlara yeterince yer verilmiyor," biçiminde yapılmaktadır. Burada kullanılan ifade, "yer verilmiyor" biçiminde olunca, sanırım erkek meslek mensuplarına biraz haksızlık yapılmaktadır. Kadınların bu örgütlerde sayıları oranında görev al(a)madıkları doğrudur. "Erkek egemenliği nedeniyle yer verilmiyor,” demekten ziyade, “yer almadıkları ya da alamadıkları," demek daha doğru bir ifade olur, kanısındayım. Sebeplerinin neler olduğu tartışılabilir olmakla birlikte, bilinen bir gerçek var. O gerçek, mali müşavir meslek odalarında ve hatta derneklerinde de cinsiyet bağlamında temsilde oransızlığın olduğudur.

Ancak, bu sorunun tümüyle erkeklerin baskısından kaynaklı olduğunu söylemek tek başına haklı bir gerekçe değildir. Türkiye genelinde kadınlarımızın çalışma yaşamına (iş) daha aktif olarak katılmalarına karşın, kurum ve kuruluşların yönetimlerine yeterince katıl(a)mamaktadırlar. Yani temsilde oran farklılığı söz konusudur. Bunun çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Ancak, bu konudaki genel kanı ya da gözlem şudur: Bu tür kurum ve kuruluşların organlarında yer alma konusunda kadınların erkekler kadar istekli olmadıkları, cesur davran(a)madıkları, olanaklarının da pek uygun olmadığı nedeniyle etkinlik göster(e)medikleri şeklindedir.

2012 nüfus istatistiklerine göre 75.627.384 kişi olan Türkiye nüfusunun % 49,8’i (37.671.216 kişi) kadınlardan, % 50,2’si ise erkeklerden oluşmaktadır.

Muhasebeci ve mali müşavir meslek odalarında kadın erkek sayısal durumu genel nüfus oranları kadar yaklaşık olmamakla beraber, mesleğe girişte yıllara göre artan oranda bir gelişme söz konusudur.

Türkiye genelinde TÜRMOB’a bağlı 76 SMMM ve 8 YMM olmak üzere toplam 82 meslek odası bulunmaktadır.

Bu odalarda;

Muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavir meslek mensupları cinsiyet dağılım tablosu ve oranlar([1]) aşağıdaki gibidir:

CİNSİYET
SM
SMMM
YMM
TOPLAM
ERKEK
9.794
55.606
3.912
69.312
KADIN
2.013
20.643
285
22.941
TOPLAM
11.807
76.249
4.197
92.253
Unvanlara göre kat
ve % bazında kadınlar
4,87
%17,05
2,69
%27,07
13,73
%6,8
3,02
24,87

 

Aşağıdaki tabloda, 2013 yılı SMMM ve YMM odaları seçimleri sonrasında oluşan yönetim, disiplin ve denetleme kurulu üyeleri içerisindeki kadın meslek mensubu sayılarına baktığımızda, muhasebe ve mali müşavir meslek örgütlerinde de “erkek egemen toplumun” tüm özelliklerini görmekteyiz.

Bu tabloda, birçok SMMM odasının bazı kurullarında birer kişi de olsa kadın meslek mensuplarının yer alabildikleri görülmektedir. Ancak, üst birlik TÜRMOB’da 2013 seçimlerinde de bu mümkün olmamıştır. TÜRMOB’da yalnızca 1990-1991 dönemi yönetim kurulunda bir (Prof. Dr. Nalan Akdoğan), ve 1994-1996 dönemi yönetim kurulunda da bir (Prof. Dr. Yüksel Koç Yalkın) kadın meslek mensubu yer alabilmiştir.  TÜRMOB tarihinin başka hiçbir döneminde, hiçbir organında yer alabilen kadın meslek mensubu olmamıştır!

 

TÜRMOB’a bağlı serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir meslek odalarının 2013 yılı seçimleri sonrasında oluşan oda kurularında yer alan üyeler bazında yaptığım inceleme ve araştırmalarım sonucunda, toplamda, kadın/erkek (cinsiyet) bazında sayısal durumun aşağıdaki gibi olduğu ortaya çıktı:

 

 
ODALAR
Yönetim kurulu üyesi
 
Disiplin kurulu üyesi
 
Denetleme kurulu üyesi
 
 
Toplam
Kadın
Toplam
Kadın
Toplam
Kadın
SMMMO
420
15
380
46
228
36
YMMO
44
2
40
1
24
2
TOPLAM
464
17
420
47
252
38

 

(Türkiye genelinde hangi meslek odasının hangi kurulunda kaç kadın ve kaç erkek meslek mensubunun yer aldığı, hangi oda kurullarında hiç yer almadığına ilişkin detayları, okuyucuyu yormamak için bilerek yazmadım.)

Ancak, kısaca şunu belirtmekte yarar görüyorum:

82 SMMM ve YMM meslek odasının;

·        hiçbirisinde kadın başkan yoktur.

·        25’inin hiçbir organında kadın meslek mensubu yer al(a)mamıştır.

·        17 oda yönetim kurulunda 17 kadın,

·        38 oda disiplin kurulunda 47 kadın,

·        34 oda denetleme kurulunda ise 38 kadın meslek mensubu yer alabilmiş, ve

·        TÜRMOB ile TESMER organlarında ise hiçbir kadın yer alamamıştır.

 

Yıllara göre önemli sayısal artışa ve isteğe karşın, mali müşavir kadın meslek mensuplarının, mali müşavir meslek örgütlerinin yönetim, denetim, disiplin ve diğer kurullarında yeterince yer al(a)madıkları görülmektedir.

Bu sonuçlara göre; kadın meslek mensuplarının odaların karar mekanizmalarında oransal bazda yeterince yer al(a)madıklarını, ya da yer almalarına yeterli fırsatın tanınmadığını söylemek mümkündür. Görüleceği üzere oda organlarında temsilde, kadınlar aleyhine ciddi bir orantısızlık vardır.

Mali müşavir meslek örgütlerinde seçim sonuçları, kadınların erkekler kadar güçlü olma ve örgütsel kararları etkileyebilme olanaklarına sahip olmadıklarını göstermektedir. Erkeklerin adeta kadın rakipsiz lider seçilmeleri, daha açıkçası, yukarıda da belirtildiği üzere tüm oda başkanlarının erkeklerden oluşması, cinsiyetler arasındaki tarz ve strateji farklılıklarından kaynaklandığı söylenebilir. Tablo bu olunca, “mali müşavir meslek örgütlerinde lider olmak fiziki güç mü gerektiriyor,” diye düşünenler olacaktır!

Öyleki, örgütsel yapının oluşum kurallarını bilmeyenler bu sonuçları görünce; “mali müşavir meslek örgütlerinin yönetsel yapısındaki erkek egemenliği, belirli örgütsel davranış kalıplarını (kurallarını) erkekler mi belirliyor,” diye düşünebilirler.

Kadınların özellikle politikada ve bürokraside olduğu gibi, meslek odalarının yönetim, denetim ve disiplin kurullarında da daha az yer edinebildiklerini bir gerçek!

Üzülerek belirtmek gerekir ki, bu, yalnızca SMMM/YMM meslek odalarının ve TÜRMOB’un değil, Türkiye’nin gerçeğidir.

Nitekim, ülke geneli için yapılan çeşitli araştırmalar sonucu elde edilen veriler; devletin en üst kademelerinden en küçük birimlerine kadar olan çeşitli kurum ve kuruluşlardaki unvanlar ile, çeşitli meslekler ve meslek kuruluşlarında kadınların erkeklere oranla daha az yer edinebildikleri, ya da TÜRMOB ve ona bağlı kimi odalarda olduğu gibi, birçok kuruluşun organlarında yer alamadıklarını göstermektedir.

Kadınların oda organlarında hak ettikleri yeri alamamış olmaları, onların, birlikte hareket edememeleri, etkin bir dayanışma örneği sergileyememelerinden kaynaklanmaktadır, diyebiliriz.

Ancak, duyarlı vatandaşlar, meslektaşlar birbirlerine; “Türkiye nereye gidiyor, meslek odaları nereye gidiyor,” diye soruyorlardır. Oysa sormaya ne gerek var, her şey istatistiklerle bile çok belirgin değil mi? Türkiye ve meslek hızla karanlığa, bilinmezliğe gidiyor! Çünkü kimi anlayışlarca kendisine yalnızca belli görevler bahşedilmiş(!) olan kadınlar, hayatın diğer alanlarında yok sayılıyorlar... Kadını sosyal yaşamdan, çalışma alanından alıkoyan ülkenin ve mesleğin gideceği yer bellidir: Daha anti demokratik, oligarşik, erkek egemen bir yönetim yapısı ve onursuz bir gelecek... Bu işi planlı biçimde yürütenler, yönetenler var mı, bunu bilmek bile istemiyorum ama, bunlar,  kadının ikinci sınıf vatandaş konumunun sürgit devam etmesini, bunun doğal karşılanmasını gerçek çağdaş demokrat kadınlardan ve erkeklerden bekliyorlarsa, önümüzdeki süreç içerisinde yanıldıklarını göreceklerdir, diye düşünüyorum!

Örgütlerde kadına ve erkeğe ilişkin tanımlamaların, görevlendirmelerin örgütün yapısına da bir biçimde yansıyacağı, cinsiyet kavramının, bireyden bağımsızlaşarak erkek egemen örgütsel yapıları da etkileyeceği düşünülmelidir. Zira bireyler, örgütsel yapının temel değerlerine göre, kimliklerini oluşturarak yönetsel rollere uygun şekilde davranabilirler.

Saygılarımla.

SMMM Gökhan DEDE

 

 



[1] Bu tablodaki istatistikî veriler 14.11.2013 tarihli olup, TÜRMOB Web sitesinden alınmıştır.

19 Aralık 2012 Çarşamba


KAYBEDİLEN 2000 SEÇİMLERI SONRASI “SOL’DA” DURUM![1]


SMMM Gökhan DEDE


Seçimlerin kaybedildiği yorucu ve bir o kadar da heyecanlı bir günün akşamı verilen yemek, kimilerine göre sevinç, kimilerine göre ise hüzün yemeğiydi.

Mülkiyeliler Birliği’nde verilen akşam yemeği, tüm sol ekipler için adeta hüzün yemeği oldu. Ancak her şeye karşın umutlar tükenmemişti. 

Bu sonuçlar, önceki yıllarda yaratılan Oda-Dernek ayrımını bu akşam unuturmuşa benziyordu. Zira ortada yalnızca bir örgüt kalmıştı. O da, MMMBD Ankara Şubesi idi. Oysa seçimi kaybeden birçok oda yöneticisi, hâlâ Dernek üyesi bile değilken, masanın üstüne çıkarak “arkadaşlar bundan sonraki örgütlenme ve mücadele yerimiz Dernek’tir,” biçiminde nutuk çekseler de, aynı kişilerin Oda seçimlerini kaybetmelerinin üzerinden aylar geçmesine karşın, kendileri, Dernek’e hâlâ üye dahi olmamışlardı.

Bu arkadaşlarımız Oda yönetiminde bulundukları dönemlerde, kendilerine ”rakip oda yöneticileri” ya da “muhalif” olarak algıladıkları MMMBD yöneticilerinin her hangi bir etkinlikleri olduğunda, ücreti karşılığında dahi Oda mekânlarını kullandırmıyorlardı.

Evet, işaret yeri doğruydu ve örgütlenme çalışmalarının yapılması gereken mekân MMMBD idi. Kısmen de öyle oldu.

Bu sonuçlara göre “solda ciddi bir şok yaşandı” dense de, o günün koşullarında bu beklenmeyen bir sonuç değildi.

Zira o günlerde dahi solda birlik sağlanamadığı gibi, Oda yönetimindeki Çağdaş Muhasebeciler Grubu’na mensup kişiler arasında da ciddi boyutta çekişmeler, çelişmeler baş göstermiş, çatırdamalar başlamış ve ayrışma noktasına gelmişlerdi.

Hatırlayalım:

Sol gruplar 07 Mayıs 2000 Oda seçimlerine kadar (1990 kuruluş seçimleri hariç) genellikle iki ya da üç grup halinde seçimlere katılıyorlar ve çoğu kere birbirlerinden çok da farklı sonuçlar (oylar) almıyorlardı. Ancak, seçimleri her defasında iktidardaki Çağdaş Muhasebeciler Grubu kazanıyordu.

Sağ kesimi temsil eden Meslekte Birlik Grubu ise, (1992 hariç) her defasında tek liste halinde seçimlere girmesine karşın, bir türlü seçim kazanamıyordu.

2000 yılı Mayıs seçimlerine sol gruplar bu defa önceki dönemlerde olduğu gibi üç değil, (ayrılmalar ve birleşmeler sonucu) iki liste halinde katılmalarına karşın, Meslekte Birlik Grubu seçimleri az farkla da olsa kazanmayı başardı.

Rakamsal farkın büyüklüğü ya da küçüklüğü hiç de önemli değildi. Önemli olan seçimleri kazanmaktı. Bu sonuçlara göre, Ankara SMMM Odası’nda bundan böyle devir değişmiş, Çağdaş Muhasebeciler Grubu’nun 10 Yıllık iktidarı devrilmiş, ASMMMO organlarından uzaklaştırılmıştı.

Her ne kadar seçimlere iki ayrı grup (Çağdaş Muhasebeciler Grubu ve Birleşik Çağdaş Demokratlar Grubu) halinde girilmiş olsa da, seçimlerden hemen sonra, 1992 yılında seçimlere katılan o üç grup da yavaş yavaş kendi eski siyasi mecralarına (gruplarına) çekilmeye başlamışlardı.

Seçim yenilgisi sonrasında, solda, “bu olayda kimlerin daha fazla suçlu olduğuna ilişkin” eleştiriler, tartışmalar devam ederken, bir yandan da BİRLİK arayışlarına başlanmıştı ya da kimilerince en azından düşünülmekteydi.

Görünen gerçek, Türkiye’nin demografik yapısı ASMMMO’ya da aynen yansımaktaydı.

Tahminlere göre ASMMMO’da sol seçmen, en fazla %30–35 civarındadır. Her şeye karşın şu da çok iyi biliniyordu ki; önemli olan örgütlü olmak, bilinçli olmak ve kitlelere ulaşabilecek kadrolara sahip olmaktır. İlk dönemlerde bu özellik, sağa kıyasla solda daha belirgindi. Tüm sol mesleki gruplarda (farklı sol siyasi görüşlere mensup olsalar da), sol siyasi gelenekten gelen önder niteliği taşıyan çok sayıda meslek mensubu bulunmaktaydı. Bu, belki de sol kesim için en önemli avantaj olmasına karşın, yine de bir türlü tam bir birliktelik sağlanamıyordu. Bunun nedenlerinden birisinin, -belki de en önemlisinin- “kişisel hırs” olduğu söylenebilir. Ancak, siyasi yaklaşım farklılıklarının yanı sıra, mesleki ekonomik, demokratik, sosyal politikalar ve uygulamalar bağlamında da bu gruplar arasında önemli görüş farklılıkları bulunmaktadır. Güç birliğini sağlayabilmek için ortak akılla hareket etmek, bu koşullarda zorunluluk haline gelmişti.

Oysa, gelinen noktada şunu çok iyi kavramak gerekiyordu. Meslekte Birlik Grubu artık eski Meslekte Birlik Grubu değildi. Her yeni seçim döneminde, oyları artış göstermekteydi. Bu da bir önceki seçim dönemine oranla, meslek kitlesine biraz daha yaklaşmış oldukları gerçeğini ortaya koyuyordu. 

Bu koşullarda “sol grupların”, kısacası “sol”un birleşmeden başka seçenekleri kalmamıştı. Çünkü karşılarında seçmen kitlesine her geçen gün biraz daha yakınlaşan, yaklaşan tek vücut bir grup; “Meslekte Birlik” vardı.

2000 yılı Mayıs ayında Meslekte Birlik Grubu’na kaptırılan ASMMMO yönetiminin geri alınması için tüm ilerici, yurtsever, devrimci, demokrat ve sosyal demokrat meslektaşların, hatta kimi liberallerin ortak ve vazgeçilmez arzuları “solda birliğin sağlanması” idi.

Bir musibetin bin nasihatten daha iyi olduğu, artık iyice anlaşılmıştı!

O tarihe kadar gelenekselleştirilmiş olan genel kurul sonrası verilen yemek, bu defa, mağlubiyetin üzerine Kızılay’da Mülkiyeliler Birliği lokantasında verildi. Mağlubiyetin efkârı, rakı içilerek dağıtılmaya çalışılıyordu! MBG taraftarları ise ayrı bir mekânda (yemekte) başarıyı kutluyorlardı.

Burada ASMMMO 2000 dönemi seçim sonuçlarına bakıldığında, Çağdaş Muhasebeciler Grubu’ndan, -Mehmet Çelik başkanlığındaki gruptan- ciddi anlamda yetişmiş kadrolar ayrılarak yeni bir grup altında birleştikleri için, bu yeni grubun seçim kazanma şansı oldukça yükselmişti. Hatta Mehmet Çelik başkanlığındaki ÇMG’ye çok ciddi bir fark bile atmış olmaları gerekirdi, diye düşünülebilir. Zira yukarıdaki bölümlerde de yazıldığı üzere Oda Sekreteri dahil, ASMMMO yönetimindeki üç üye ve bunlarla beraber kadro niteliğindeki üyelerden onlarca insan ayrılarak yeni Grup’a katılmışlardı.

Oysa bu birleşmeyle seçimler kazanılamadığı gibi, birleşen grupların ve ekiplerin aldıkları oylar, tek başına kaldığı düşünülen Mehmet Çelik başkanlığındaki Çağdaş Muhasebeciler Grubu’na önemli bir fark da atamamışlardı.

Bu seçim sonuçları şu olasılıklar üzerinden değerlendirilebilir:

  1. Gelenlere tepki olarak, birleşilen gruplardan diğer gruba oy verenler de olmuştur,
  2. Bu katılımdan mutlu olmayanlar ya da birleşmeye tepkili olanlar, seçimlere katılmamışlardır.
  3. Ya da, ÇMG’den ayrılıp gelenler, öyle sanıldığı kadar önemli bir oy potansiyeliyle gelmemişler, beklenen katılımı sağlayamamışlardır.

Tüm bunlar düşünülürken, merak edenlere ayrıca şu sorular da sorulabilir;

·      Ali Metin Polat ve arkadaşları Oda Başkanı Mehmet Çelik’e yüz çevirmeselerdi, yani ÇMG’den ayrılmamış olsalardı, MBG seçim kazanabilir miydi?

·      Seçimi MBG kazandığına göre, bunun sorumluları o dönem Oda sekreteri olan Ali Metin Polat, yönetim kurulu üyeleri Ali Çetin, Hüseyin Zorlu ve arkadaşlarıdır, denilirse, haksızlık yapılmış mı olur?

·      Böyle bir birleşmedense, DM ve DMB ittifakı gerçekleştirilseydi, seçimi kazanabilirler miydi?

·      Ya da, Yeni Grup, ÇMG’den ayrılarak gelen Ali Metin Polat’ın başkan adaylığında değil de, başka bir kişinin başkan adaylığında girilseydi, seçim yine kaybedilir miydi?

·      Yıllarca, Oda başkanı Mehmet Çelik’in yanında oda sekreteri olarak (altı yıl) yer almış olan Ali Metin Polat’ın ayrılık rüzgârları estirmesinin haklı nedenleri var mıydı, varsa nelerdi. Bunlar netleştirildi mi?

·      Ali Metin Polat’ın 2000 yılında Grubu’ndan ayrılması sonucu kaybedilen Oda yönetimi ile, 2010 yılında AÇDMG’nin dağılmasında baş sorumlu olarak görülmesinin sonuç itibarıyla benzerliği var, denebilir mi?

Tüm bu olasılıklara dayanan sorular çoğaltılsa da, o günlerin gerçeği, böyle bir musibetin yaşanacağının müjdecisiydi!

Sonuç olarak denebilir ki, birlik geleneği çok da güçlü olmayan sol, ASMMMO’yu MBG’ye kendi elleriyle altın tepside sunmuş oldu.

Demek ki, “sol”’un birleşmesi, yani AÇDMG’nin kurulması için bir kere de olsa MBG’nin seçim kazanması gerekiyormuş!

Ne yazık ki, zorunlu olarak sağlanan bu birleşme süreci ancak 2010 Mayıs seçimlerine kadar devam ettirilebildi. (İleriki kısımlarda bu dağılma ya da dağıtılma süreci irdelenmeye çalışılmıştır.)

Henri Frederik Amiel diyor ki;

“İyi insanlar bir musibet geçirdikten sonra daha da iyi insan olurlar.” 

Birçok insan da diyor ki: ACABA!

Kitle tabanının birleşmeden yana olduğu hep söylense de, karar vericiler genellikle ekiplerin ve grupların başları olmaktadır. Çünkü bunlar üzerinde, tabanın kısmen de olsa bir baskısı vardır. İşte bu baskıcı unsurlar, daha çok ekipler (gruplar) içerisindeki akil insanlardır.

2000 yılı Ekim ayına kadar solda birleşmenin sağlanabileceği kuşkuluydu. Çünkü ekipler, küme küme dolaşmakta, hatta kimi genel kurullara kümeler halinde katılıp, yine birlikte salonları terk ediyorlardı. Bu türden birliktelikler, davranışlar, birleşme hayallerinin gerçekleşemeyeceği kuşkusunu yaratıyordu. Buna bir örnek olarak 2000 Eylül ayında yapılan MMMBD Ankara Şube genel kurulu gösterilebilir. Öyle ki ASMMMO eski Oda Başkanı Mehmet Çelik ve arkadaşları bu genel kurula hep birlikte katıldılar, konuşmalar yaptılar. Konuşmalarında ASMMMO’da 18 Ağustos Marmara depremine benzer bir deprem yaşandığını, solun fena halde duvara tosladığını da teslim ederek, suçlunun yalnızca kendilerinin olmadığını ifade ederek, Dernek seçimlerine katılmadan salonu birlikte terk ettiler!

(DEVAM EDEBİLİR…..)



[1] Bu yazı Gökhan Dede’nin “89’dan 2010’a ASMMMO’da AÇDMG Örgütlenmesi” adlı çalışmasından alınmıştır. Geçmişi anımsatma, bir anlamda nostalji olsun diye…

5 Kasım 2012 Pazartesi

Barışın Dili...


Barışın Dili...
Dünyada çok şey değişiyor ve dolayısıyla Türkiye'de de değişmek zorunda kalıyor. Bundan sonraki süreçte de değişmeye devam edecek.
Ancak, işte bu "birçok şey" değiştikten sonra bizde gündeme gelebiliyor.
Bizim meslekte de öyle...
Öyle ki, gündemi oluşturan olgular önce dar çevrelerde konuşulup, tartışılıp karara bağlanıyor. Sonrasında da çeşitli nedenlerden ötürü kıyametler kopuyor...
Bizim mesleki örgütlenmede de ortak ekonomik çıkar ilişkileri temel olmasına karşın, kendi içinde yaşanan tartışmalar, ayrışmalar bugünün eseriymiş(!) gibi algılanıyor kimi çevrelerde. 
Bu tartışmalar zaman zaman sertleşerek kırgınlıklara neden oluyor.
Sonrasında içine kapanmalar, kopmalar, sırt çevirmeler başlıyor…
Öylesine ki, dün birlikte mücadele edebilenlere şöyle bir bakıyorsunuz; olayı, birbirlerini yok saymaya, yok etmeye vardırmışlar.
Ya demokratik tutum ve davranışlar… hak getire!…
Bırakalım kavgalı insanları, ülkeler, meslektaşlarımız bile barışık değil, ayrışık, ayrışık…
Şu bir gerçek ki; ayrışmalara yol açan nedenleri, farklılıkları hoşgörü içinde tartışamıyoruz!
Oysa, o tartışmaların yaşandığı, farklılıkların fark edildiği değil yıllardan, aylardan bugüne bile çok şeyler değişti!
O nedenle, yeni gelişmelere karşı tedbiren yeni politikalar geliştirmek, öngörülü olmak gerekiyor.
Ancak bu yeni politikaların "samimi birlik için" her şeyden önce barışçıl olması gerekiyor!
Ama ne yazık ki; büyük çoğunluğumuz "barışın dilini" konuşmayı henüz öğrenemedik!
SMMM Gökhan DEDE

TÜRMOB’UN NİSPİ AİDAT UGULATMA ÖNERİSİ ÜZERİNE -2-


TÜRMOB’UN NİSPİ AİDAT UGULATMA ÖNERİSİ ÜZERİNE -2-
13.08.2012

Bilindiği üzere 3568 sayılı Yasa’nın 16-b maddesinde YMM ve SMMM Odalarının gelirleri adlandırılmış ve bunlar arasında üyelerinden alacakları “yıllık üye aidatları” da sayılmıştır. 
Yasa’da olmamasına karşın, yıllık üye aidatları yönetmelikle maktu ve nispi olmak üzere iki tür olarak belirlenmiştir. Aidatların serbest büro işleten ve aynı zamanda SMMM ya da bağımsız denetim şirketi ortağı olan meslek mensuplarına nasıl uygulanacağına ilişkin çelişkiler mevcuttur ve çelişki devam etmektedir.
Kısacası bugüne kadar üye aidatları konusu Yasa ve yönetmelikler bağlamında hep tartışılır olmuştur. Bu tartışmalar ve uygulama farklılıklarından olacak ki bu defa TÜRMOB, YMM ve SMMM Oda başkanlıklarına gönderdiği 13.07.2012 tarih ve 03990 sayılı yazısıyla bu konuda ortak bir uygulama yapılmasını istemiştir.
TÜRMOB Genel Sekreteri imzasıyla gönderilen yazıda:
Özellikle serbest büro faaliyetinden dolayı gelir vergisi mükellefi olup, aynı zamanda şirket ortağı olanların nispi aidatlarının tespitinde serbest meslek kazancı ile dağıtılsın veya dağıtılmasın beyan edilen kurum kazancından meslek mensubunun payına düşen tutarın toplanarak tek bir nispi aidat mı ödeneceği, yoksa nispi aidat hesaplamasının ayrı ayrı mı yapılacağı konusunda bazı odalarımızda uygulamada tereddüde düşüldüğü anlaşılmaktadır. Dendikten sonra:
“Odalarımızın büyük bölümünde uygulandığı gibi nispi aidat ödemelerinde, serbest meslek kazancı ile kurum kazancından paya düşen tutarın birleştirilerek, toplam tutar üzerinden %1 nispi aidat alınması ve alınacak toplam nispi aidat tutarının maktu aidat tutarının 1 katından az20 katından fazla olmaması gerekmektedir.
“Bilgi edinilmesini ve nispi aidat ödemelerinde uygulamanın yukarıda belirtildiği gibi yapılmasını rica ederiz.” Denmektedir.
Yazıda “… serbest meslek kazancı ile kurum kazancından paya düşen tutarın birleştirilerek, toplam tutar üzerinden %1 nispi aidat alınması ve alınacak toplam nispi aidat tutarının maktu aidat tutarının 1 katından az olmaması gerekmektedir,” denmektedir.
Hem YMM hem de SMMM Odaları Yönetmeliğinin 16/2 maddesine göre, meslek mensubunun şirket olarak faaliyette bulunması halinde dağıtılsın dağıtılmasın beyan edilen kurum kazancından payına düşen tutarın %1'ini yıllık aidat olarak ödemek zorundadır.
Odalarımızda gerçek kişi ve tüzel kişi (şirketler kütüğü) üye kayıtları bulunmaktadır.
Konuya, şirket tüzel kişiliği açısından baktığımızda, olay, yönetmelik nezdinde daha da vahim yanlışlarla doludur. Yasal ve adil değildir. 3568 sayılı Yasa’da olmayan bir hüküm için yönetmelikle düzenleme yapılmıştır.
Mesleki şirketin ortaklarına kâr dağıtımının söz konusu olmaması durumunda, yani şirket ortağına ödeme yapıl(a)maması halinde şirket ortağı olan meslek mensubunun elde ettiği bir gelir söz konusu değildir. Dolaysıyla aidat tahakkuku da yapılamaz.
SMMM ve YMM Odaları Üye Aidatları İle Birlik Paylarının Tespitine Ait Yönetmelik gereğince, kâr elde edilmesi durumunda mesleki şirket adına nispi aidat tahakkuk ettirilerek alınması gerekirken, bu Yönetmelikte böyle bir hüküm yoktur ve bu bir eksikliktir. Aynı Yönetmeliğin 6/b maddesi gereği nispi aidat, çalışanlar listesinde kayıtlı meslek mensubundan alınan aidattır.
Zarar etmiş mesleki bir şirketin serbest bürosu olmayan ortaklarına ayrıca her bir ortak için ayrı ayrı olmak üzere asgari yıllık maktu aidat tutarında nispi aidat tahakkuk ettirilmesi adil ve yasal değildir.
Yine serbest büro işleten ortaklar için şirket kârından ortağın payına düşen kısmının serbest bürodan elde ettiği kazancına ilave edilerek aidat alınmak istenmesi de yasal ve hakkaniyetli değildir.
Günümüz rekabetçi ortamında ulusal bağımsız denetim şirketleri genellikle zarar etmekte, çok sayıda denetçiyi bünyesinde bulundurmakta, mesleği yapmak için direnmektedirler. Böyle bir durumda TÜRMOB’un adil bir düzenleme yapmak için çaba harcaması gerekirken, zarar eden şirket ortaklarından ikinci bir nispi aidat alınmasını önermesi, onları cezalandırmak, daha da mağdur etmek anlamına gelmektedir.
Bilindiği üzere 6111 sayılı Yasa’ya göre üye aidatlarını süresinde ödemeyen meslek mensuplarının gecikme faizleri ortadan kaldırılırken, diğer yılık maktu ve nispi aidatını düzenli olarak ödemiş olduğu halde, ortağı bulunduğu mesleki şirketin zarar etmesi nedeniyle, sırf ortaklığından dolayı tekrar yılık maktu aidat tutarında nispi aidat tahakkuk ettirilerek tahsil edilmek istenmesi adaletli olmadığı gibi, yasal olmaktan da uzaktır. Çünkü bu mükerrer aidat almak demektir. Ayrıca 3568 sayılı Meslek Yasa’nın 16. Maddesinde böyle bir uygulamadan bahsedilmemektedir.
Şunu da önemle belirtmek istiyorum ki; hiçbir meslek odasında görülmeyen bu tür aidat alımı, Anayasamızın eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle uygulanması imkânsız, günün şartlarına uymayan ve yasal olmayan Yönetmeliğin 10. Maddesinin uygulanarak, zarar eden şirket ortaklığımdan dolayı adıma mükerreren tahakkuk ettirilecek nispi aidat tahakkuku mağduriyetime neden olacaktır.
Konu, TÜRMOB’un yukarıdaki uygulama birliğine yönelik sözde yaptırımıyla noktalanmamalıdır.
Konunun hakkaniyetli olanı, nispi aidatın tüzel kişiliği olan ve şirketler kütüğüne kayıtlı olan mesleki şirketin elde ettiği kârı üzerinden şirketten alınması, ortaklarından ayrıca aidat alınmaması, serbest büro işletenlerin buradan elde ettikleri matrahlarına yansıtılmaması hakkaniyetli ve yasal olanıdır.
TÜRMOB’un bu kararının yerinde olmadığını, uygulanması durumunda, yanlışlıklar, hukuksuz, hakkaniyetsiz uygulamalar devam edecektir!
Hatırlatmak isterim ki, bu konuya ilişkin ASMMMO’nun 11 Mayıs 2002 tarihli genel kurulunun almış olduğu bir karar bulunmaktadır. Bu karara ilişkin önerge şahsıma ait olup, önerinin altında seçimlere katılan grupların temsilcilerinin de imzaları bulunmaktadır.
Buna göre, 2002 yılından bu yana yalnızca meslek şirketleri elde ettikleri kârları üzerinden nispi aidat ödemekte, ortaklarına ayrıca nispi aidat ya da maktu aidat tahakkuk ettirilmemektedir. Bu karar ASMMMO’da 2012 yılına kadar bu biçimde uygulanmış olup, aksine bir genel kurul kararı da yoktur.
ASMMMO genel kurulunun almış olduğu bu karar karşısında TÜRMOB’un bahsi geçen talebi geçerli ve yasal değildir. Çünkü aidatların miktarları genel kurullarda belirlenmektedir.
Dolayısıyla 2002 ASMMMO Genel Kurulu’ndan geçmiş olan karar adil ve yasal olup, uygulamaya devam edilmelidir.

SMMM Gökhan Dede
Sorumlu Ortak Baş denetçi