Sayfalar

19 Aralık 2012 Çarşamba


KAYBEDİLEN 2000 SEÇİMLERI SONRASI “SOL’DA” DURUM![1]


SMMM Gökhan DEDE


Seçimlerin kaybedildiği yorucu ve bir o kadar da heyecanlı bir günün akşamı verilen yemek, kimilerine göre sevinç, kimilerine göre ise hüzün yemeğiydi.

Mülkiyeliler Birliği’nde verilen akşam yemeği, tüm sol ekipler için adeta hüzün yemeği oldu. Ancak her şeye karşın umutlar tükenmemişti. 

Bu sonuçlar, önceki yıllarda yaratılan Oda-Dernek ayrımını bu akşam unuturmuşa benziyordu. Zira ortada yalnızca bir örgüt kalmıştı. O da, MMMBD Ankara Şubesi idi. Oysa seçimi kaybeden birçok oda yöneticisi, hâlâ Dernek üyesi bile değilken, masanın üstüne çıkarak “arkadaşlar bundan sonraki örgütlenme ve mücadele yerimiz Dernek’tir,” biçiminde nutuk çekseler de, aynı kişilerin Oda seçimlerini kaybetmelerinin üzerinden aylar geçmesine karşın, kendileri, Dernek’e hâlâ üye dahi olmamışlardı.

Bu arkadaşlarımız Oda yönetiminde bulundukları dönemlerde, kendilerine ”rakip oda yöneticileri” ya da “muhalif” olarak algıladıkları MMMBD yöneticilerinin her hangi bir etkinlikleri olduğunda, ücreti karşılığında dahi Oda mekânlarını kullandırmıyorlardı.

Evet, işaret yeri doğruydu ve örgütlenme çalışmalarının yapılması gereken mekân MMMBD idi. Kısmen de öyle oldu.

Bu sonuçlara göre “solda ciddi bir şok yaşandı” dense de, o günün koşullarında bu beklenmeyen bir sonuç değildi.

Zira o günlerde dahi solda birlik sağlanamadığı gibi, Oda yönetimindeki Çağdaş Muhasebeciler Grubu’na mensup kişiler arasında da ciddi boyutta çekişmeler, çelişmeler baş göstermiş, çatırdamalar başlamış ve ayrışma noktasına gelmişlerdi.

Hatırlayalım:

Sol gruplar 07 Mayıs 2000 Oda seçimlerine kadar (1990 kuruluş seçimleri hariç) genellikle iki ya da üç grup halinde seçimlere katılıyorlar ve çoğu kere birbirlerinden çok da farklı sonuçlar (oylar) almıyorlardı. Ancak, seçimleri her defasında iktidardaki Çağdaş Muhasebeciler Grubu kazanıyordu.

Sağ kesimi temsil eden Meslekte Birlik Grubu ise, (1992 hariç) her defasında tek liste halinde seçimlere girmesine karşın, bir türlü seçim kazanamıyordu.

2000 yılı Mayıs seçimlerine sol gruplar bu defa önceki dönemlerde olduğu gibi üç değil, (ayrılmalar ve birleşmeler sonucu) iki liste halinde katılmalarına karşın, Meslekte Birlik Grubu seçimleri az farkla da olsa kazanmayı başardı.

Rakamsal farkın büyüklüğü ya da küçüklüğü hiç de önemli değildi. Önemli olan seçimleri kazanmaktı. Bu sonuçlara göre, Ankara SMMM Odası’nda bundan böyle devir değişmiş, Çağdaş Muhasebeciler Grubu’nun 10 Yıllık iktidarı devrilmiş, ASMMMO organlarından uzaklaştırılmıştı.

Her ne kadar seçimlere iki ayrı grup (Çağdaş Muhasebeciler Grubu ve Birleşik Çağdaş Demokratlar Grubu) halinde girilmiş olsa da, seçimlerden hemen sonra, 1992 yılında seçimlere katılan o üç grup da yavaş yavaş kendi eski siyasi mecralarına (gruplarına) çekilmeye başlamışlardı.

Seçim yenilgisi sonrasında, solda, “bu olayda kimlerin daha fazla suçlu olduğuna ilişkin” eleştiriler, tartışmalar devam ederken, bir yandan da BİRLİK arayışlarına başlanmıştı ya da kimilerince en azından düşünülmekteydi.

Görünen gerçek, Türkiye’nin demografik yapısı ASMMMO’ya da aynen yansımaktaydı.

Tahminlere göre ASMMMO’da sol seçmen, en fazla %30–35 civarındadır. Her şeye karşın şu da çok iyi biliniyordu ki; önemli olan örgütlü olmak, bilinçli olmak ve kitlelere ulaşabilecek kadrolara sahip olmaktır. İlk dönemlerde bu özellik, sağa kıyasla solda daha belirgindi. Tüm sol mesleki gruplarda (farklı sol siyasi görüşlere mensup olsalar da), sol siyasi gelenekten gelen önder niteliği taşıyan çok sayıda meslek mensubu bulunmaktaydı. Bu, belki de sol kesim için en önemli avantaj olmasına karşın, yine de bir türlü tam bir birliktelik sağlanamıyordu. Bunun nedenlerinden birisinin, -belki de en önemlisinin- “kişisel hırs” olduğu söylenebilir. Ancak, siyasi yaklaşım farklılıklarının yanı sıra, mesleki ekonomik, demokratik, sosyal politikalar ve uygulamalar bağlamında da bu gruplar arasında önemli görüş farklılıkları bulunmaktadır. Güç birliğini sağlayabilmek için ortak akılla hareket etmek, bu koşullarda zorunluluk haline gelmişti.

Oysa, gelinen noktada şunu çok iyi kavramak gerekiyordu. Meslekte Birlik Grubu artık eski Meslekte Birlik Grubu değildi. Her yeni seçim döneminde, oyları artış göstermekteydi. Bu da bir önceki seçim dönemine oranla, meslek kitlesine biraz daha yaklaşmış oldukları gerçeğini ortaya koyuyordu. 

Bu koşullarda “sol grupların”, kısacası “sol”un birleşmeden başka seçenekleri kalmamıştı. Çünkü karşılarında seçmen kitlesine her geçen gün biraz daha yakınlaşan, yaklaşan tek vücut bir grup; “Meslekte Birlik” vardı.

2000 yılı Mayıs ayında Meslekte Birlik Grubu’na kaptırılan ASMMMO yönetiminin geri alınması için tüm ilerici, yurtsever, devrimci, demokrat ve sosyal demokrat meslektaşların, hatta kimi liberallerin ortak ve vazgeçilmez arzuları “solda birliğin sağlanması” idi.

Bir musibetin bin nasihatten daha iyi olduğu, artık iyice anlaşılmıştı!

O tarihe kadar gelenekselleştirilmiş olan genel kurul sonrası verilen yemek, bu defa, mağlubiyetin üzerine Kızılay’da Mülkiyeliler Birliği lokantasında verildi. Mağlubiyetin efkârı, rakı içilerek dağıtılmaya çalışılıyordu! MBG taraftarları ise ayrı bir mekânda (yemekte) başarıyı kutluyorlardı.

Burada ASMMMO 2000 dönemi seçim sonuçlarına bakıldığında, Çağdaş Muhasebeciler Grubu’ndan, -Mehmet Çelik başkanlığındaki gruptan- ciddi anlamda yetişmiş kadrolar ayrılarak yeni bir grup altında birleştikleri için, bu yeni grubun seçim kazanma şansı oldukça yükselmişti. Hatta Mehmet Çelik başkanlığındaki ÇMG’ye çok ciddi bir fark bile atmış olmaları gerekirdi, diye düşünülebilir. Zira yukarıdaki bölümlerde de yazıldığı üzere Oda Sekreteri dahil, ASMMMO yönetimindeki üç üye ve bunlarla beraber kadro niteliğindeki üyelerden onlarca insan ayrılarak yeni Grup’a katılmışlardı.

Oysa bu birleşmeyle seçimler kazanılamadığı gibi, birleşen grupların ve ekiplerin aldıkları oylar, tek başına kaldığı düşünülen Mehmet Çelik başkanlığındaki Çağdaş Muhasebeciler Grubu’na önemli bir fark da atamamışlardı.

Bu seçim sonuçları şu olasılıklar üzerinden değerlendirilebilir:

  1. Gelenlere tepki olarak, birleşilen gruplardan diğer gruba oy verenler de olmuştur,
  2. Bu katılımdan mutlu olmayanlar ya da birleşmeye tepkili olanlar, seçimlere katılmamışlardır.
  3. Ya da, ÇMG’den ayrılıp gelenler, öyle sanıldığı kadar önemli bir oy potansiyeliyle gelmemişler, beklenen katılımı sağlayamamışlardır.

Tüm bunlar düşünülürken, merak edenlere ayrıca şu sorular da sorulabilir;

·      Ali Metin Polat ve arkadaşları Oda Başkanı Mehmet Çelik’e yüz çevirmeselerdi, yani ÇMG’den ayrılmamış olsalardı, MBG seçim kazanabilir miydi?

·      Seçimi MBG kazandığına göre, bunun sorumluları o dönem Oda sekreteri olan Ali Metin Polat, yönetim kurulu üyeleri Ali Çetin, Hüseyin Zorlu ve arkadaşlarıdır, denilirse, haksızlık yapılmış mı olur?

·      Böyle bir birleşmedense, DM ve DMB ittifakı gerçekleştirilseydi, seçimi kazanabilirler miydi?

·      Ya da, Yeni Grup, ÇMG’den ayrılarak gelen Ali Metin Polat’ın başkan adaylığında değil de, başka bir kişinin başkan adaylığında girilseydi, seçim yine kaybedilir miydi?

·      Yıllarca, Oda başkanı Mehmet Çelik’in yanında oda sekreteri olarak (altı yıl) yer almış olan Ali Metin Polat’ın ayrılık rüzgârları estirmesinin haklı nedenleri var mıydı, varsa nelerdi. Bunlar netleştirildi mi?

·      Ali Metin Polat’ın 2000 yılında Grubu’ndan ayrılması sonucu kaybedilen Oda yönetimi ile, 2010 yılında AÇDMG’nin dağılmasında baş sorumlu olarak görülmesinin sonuç itibarıyla benzerliği var, denebilir mi?

Tüm bu olasılıklara dayanan sorular çoğaltılsa da, o günlerin gerçeği, böyle bir musibetin yaşanacağının müjdecisiydi!

Sonuç olarak denebilir ki, birlik geleneği çok da güçlü olmayan sol, ASMMMO’yu MBG’ye kendi elleriyle altın tepside sunmuş oldu.

Demek ki, “sol”’un birleşmesi, yani AÇDMG’nin kurulması için bir kere de olsa MBG’nin seçim kazanması gerekiyormuş!

Ne yazık ki, zorunlu olarak sağlanan bu birleşme süreci ancak 2010 Mayıs seçimlerine kadar devam ettirilebildi. (İleriki kısımlarda bu dağılma ya da dağıtılma süreci irdelenmeye çalışılmıştır.)

Henri Frederik Amiel diyor ki;

“İyi insanlar bir musibet geçirdikten sonra daha da iyi insan olurlar.” 

Birçok insan da diyor ki: ACABA!

Kitle tabanının birleşmeden yana olduğu hep söylense de, karar vericiler genellikle ekiplerin ve grupların başları olmaktadır. Çünkü bunlar üzerinde, tabanın kısmen de olsa bir baskısı vardır. İşte bu baskıcı unsurlar, daha çok ekipler (gruplar) içerisindeki akil insanlardır.

2000 yılı Ekim ayına kadar solda birleşmenin sağlanabileceği kuşkuluydu. Çünkü ekipler, küme küme dolaşmakta, hatta kimi genel kurullara kümeler halinde katılıp, yine birlikte salonları terk ediyorlardı. Bu türden birliktelikler, davranışlar, birleşme hayallerinin gerçekleşemeyeceği kuşkusunu yaratıyordu. Buna bir örnek olarak 2000 Eylül ayında yapılan MMMBD Ankara Şube genel kurulu gösterilebilir. Öyle ki ASMMMO eski Oda Başkanı Mehmet Çelik ve arkadaşları bu genel kurula hep birlikte katıldılar, konuşmalar yaptılar. Konuşmalarında ASMMMO’da 18 Ağustos Marmara depremine benzer bir deprem yaşandığını, solun fena halde duvara tosladığını da teslim ederek, suçlunun yalnızca kendilerinin olmadığını ifade ederek, Dernek seçimlerine katılmadan salonu birlikte terk ettiler!

(DEVAM EDEBİLİR…..)



[1] Bu yazı Gökhan Dede’nin “89’dan 2010’a ASMMMO’da AÇDMG Örgütlenmesi” adlı çalışmasından alınmıştır. Geçmişi anımsatma, bir anlamda nostalji olsun diye…

5 Kasım 2012 Pazartesi

Barışın Dili...


Barışın Dili...
Dünyada çok şey değişiyor ve dolayısıyla Türkiye'de de değişmek zorunda kalıyor. Bundan sonraki süreçte de değişmeye devam edecek.
Ancak, işte bu "birçok şey" değiştikten sonra bizde gündeme gelebiliyor.
Bizim meslekte de öyle...
Öyle ki, gündemi oluşturan olgular önce dar çevrelerde konuşulup, tartışılıp karara bağlanıyor. Sonrasında da çeşitli nedenlerden ötürü kıyametler kopuyor...
Bizim mesleki örgütlenmede de ortak ekonomik çıkar ilişkileri temel olmasına karşın, kendi içinde yaşanan tartışmalar, ayrışmalar bugünün eseriymiş(!) gibi algılanıyor kimi çevrelerde. 
Bu tartışmalar zaman zaman sertleşerek kırgınlıklara neden oluyor.
Sonrasında içine kapanmalar, kopmalar, sırt çevirmeler başlıyor…
Öylesine ki, dün birlikte mücadele edebilenlere şöyle bir bakıyorsunuz; olayı, birbirlerini yok saymaya, yok etmeye vardırmışlar.
Ya demokratik tutum ve davranışlar… hak getire!…
Bırakalım kavgalı insanları, ülkeler, meslektaşlarımız bile barışık değil, ayrışık, ayrışık…
Şu bir gerçek ki; ayrışmalara yol açan nedenleri, farklılıkları hoşgörü içinde tartışamıyoruz!
Oysa, o tartışmaların yaşandığı, farklılıkların fark edildiği değil yıllardan, aylardan bugüne bile çok şeyler değişti!
O nedenle, yeni gelişmelere karşı tedbiren yeni politikalar geliştirmek, öngörülü olmak gerekiyor.
Ancak bu yeni politikaların "samimi birlik için" her şeyden önce barışçıl olması gerekiyor!
Ama ne yazık ki; büyük çoğunluğumuz "barışın dilini" konuşmayı henüz öğrenemedik!
SMMM Gökhan DEDE

TÜRMOB’UN NİSPİ AİDAT UGULATMA ÖNERİSİ ÜZERİNE -2-


TÜRMOB’UN NİSPİ AİDAT UGULATMA ÖNERİSİ ÜZERİNE -2-
13.08.2012

Bilindiği üzere 3568 sayılı Yasa’nın 16-b maddesinde YMM ve SMMM Odalarının gelirleri adlandırılmış ve bunlar arasında üyelerinden alacakları “yıllık üye aidatları” da sayılmıştır. 
Yasa’da olmamasına karşın, yıllık üye aidatları yönetmelikle maktu ve nispi olmak üzere iki tür olarak belirlenmiştir. Aidatların serbest büro işleten ve aynı zamanda SMMM ya da bağımsız denetim şirketi ortağı olan meslek mensuplarına nasıl uygulanacağına ilişkin çelişkiler mevcuttur ve çelişki devam etmektedir.
Kısacası bugüne kadar üye aidatları konusu Yasa ve yönetmelikler bağlamında hep tartışılır olmuştur. Bu tartışmalar ve uygulama farklılıklarından olacak ki bu defa TÜRMOB, YMM ve SMMM Oda başkanlıklarına gönderdiği 13.07.2012 tarih ve 03990 sayılı yazısıyla bu konuda ortak bir uygulama yapılmasını istemiştir.
TÜRMOB Genel Sekreteri imzasıyla gönderilen yazıda:
Özellikle serbest büro faaliyetinden dolayı gelir vergisi mükellefi olup, aynı zamanda şirket ortağı olanların nispi aidatlarının tespitinde serbest meslek kazancı ile dağıtılsın veya dağıtılmasın beyan edilen kurum kazancından meslek mensubunun payına düşen tutarın toplanarak tek bir nispi aidat mı ödeneceği, yoksa nispi aidat hesaplamasının ayrı ayrı mı yapılacağı konusunda bazı odalarımızda uygulamada tereddüde düşüldüğü anlaşılmaktadır. Dendikten sonra:
“Odalarımızın büyük bölümünde uygulandığı gibi nispi aidat ödemelerinde, serbest meslek kazancı ile kurum kazancından paya düşen tutarın birleştirilerek, toplam tutar üzerinden %1 nispi aidat alınması ve alınacak toplam nispi aidat tutarının maktu aidat tutarının 1 katından az20 katından fazla olmaması gerekmektedir.
“Bilgi edinilmesini ve nispi aidat ödemelerinde uygulamanın yukarıda belirtildiği gibi yapılmasını rica ederiz.” Denmektedir.
Yazıda “… serbest meslek kazancı ile kurum kazancından paya düşen tutarın birleştirilerek, toplam tutar üzerinden %1 nispi aidat alınması ve alınacak toplam nispi aidat tutarının maktu aidat tutarının 1 katından az olmaması gerekmektedir,” denmektedir.
Hem YMM hem de SMMM Odaları Yönetmeliğinin 16/2 maddesine göre, meslek mensubunun şirket olarak faaliyette bulunması halinde dağıtılsın dağıtılmasın beyan edilen kurum kazancından payına düşen tutarın %1'ini yıllık aidat olarak ödemek zorundadır.
Odalarımızda gerçek kişi ve tüzel kişi (şirketler kütüğü) üye kayıtları bulunmaktadır.
Konuya, şirket tüzel kişiliği açısından baktığımızda, olay, yönetmelik nezdinde daha da vahim yanlışlarla doludur. Yasal ve adil değildir. 3568 sayılı Yasa’da olmayan bir hüküm için yönetmelikle düzenleme yapılmıştır.
Mesleki şirketin ortaklarına kâr dağıtımının söz konusu olmaması durumunda, yani şirket ortağına ödeme yapıl(a)maması halinde şirket ortağı olan meslek mensubunun elde ettiği bir gelir söz konusu değildir. Dolaysıyla aidat tahakkuku da yapılamaz.
SMMM ve YMM Odaları Üye Aidatları İle Birlik Paylarının Tespitine Ait Yönetmelik gereğince, kâr elde edilmesi durumunda mesleki şirket adına nispi aidat tahakkuk ettirilerek alınması gerekirken, bu Yönetmelikte böyle bir hüküm yoktur ve bu bir eksikliktir. Aynı Yönetmeliğin 6/b maddesi gereği nispi aidat, çalışanlar listesinde kayıtlı meslek mensubundan alınan aidattır.
Zarar etmiş mesleki bir şirketin serbest bürosu olmayan ortaklarına ayrıca her bir ortak için ayrı ayrı olmak üzere asgari yıllık maktu aidat tutarında nispi aidat tahakkuk ettirilmesi adil ve yasal değildir.
Yine serbest büro işleten ortaklar için şirket kârından ortağın payına düşen kısmının serbest bürodan elde ettiği kazancına ilave edilerek aidat alınmak istenmesi de yasal ve hakkaniyetli değildir.
Günümüz rekabetçi ortamında ulusal bağımsız denetim şirketleri genellikle zarar etmekte, çok sayıda denetçiyi bünyesinde bulundurmakta, mesleği yapmak için direnmektedirler. Böyle bir durumda TÜRMOB’un adil bir düzenleme yapmak için çaba harcaması gerekirken, zarar eden şirket ortaklarından ikinci bir nispi aidat alınmasını önermesi, onları cezalandırmak, daha da mağdur etmek anlamına gelmektedir.
Bilindiği üzere 6111 sayılı Yasa’ya göre üye aidatlarını süresinde ödemeyen meslek mensuplarının gecikme faizleri ortadan kaldırılırken, diğer yılık maktu ve nispi aidatını düzenli olarak ödemiş olduğu halde, ortağı bulunduğu mesleki şirketin zarar etmesi nedeniyle, sırf ortaklığından dolayı tekrar yılık maktu aidat tutarında nispi aidat tahakkuk ettirilerek tahsil edilmek istenmesi adaletli olmadığı gibi, yasal olmaktan da uzaktır. Çünkü bu mükerrer aidat almak demektir. Ayrıca 3568 sayılı Meslek Yasa’nın 16. Maddesinde böyle bir uygulamadan bahsedilmemektedir.
Şunu da önemle belirtmek istiyorum ki; hiçbir meslek odasında görülmeyen bu tür aidat alımı, Anayasamızın eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle uygulanması imkânsız, günün şartlarına uymayan ve yasal olmayan Yönetmeliğin 10. Maddesinin uygulanarak, zarar eden şirket ortaklığımdan dolayı adıma mükerreren tahakkuk ettirilecek nispi aidat tahakkuku mağduriyetime neden olacaktır.
Konu, TÜRMOB’un yukarıdaki uygulama birliğine yönelik sözde yaptırımıyla noktalanmamalıdır.
Konunun hakkaniyetli olanı, nispi aidatın tüzel kişiliği olan ve şirketler kütüğüne kayıtlı olan mesleki şirketin elde ettiği kârı üzerinden şirketten alınması, ortaklarından ayrıca aidat alınmaması, serbest büro işletenlerin buradan elde ettikleri matrahlarına yansıtılmaması hakkaniyetli ve yasal olanıdır.
TÜRMOB’un bu kararının yerinde olmadığını, uygulanması durumunda, yanlışlıklar, hukuksuz, hakkaniyetsiz uygulamalar devam edecektir!
Hatırlatmak isterim ki, bu konuya ilişkin ASMMMO’nun 11 Mayıs 2002 tarihli genel kurulunun almış olduğu bir karar bulunmaktadır. Bu karara ilişkin önerge şahsıma ait olup, önerinin altında seçimlere katılan grupların temsilcilerinin de imzaları bulunmaktadır.
Buna göre, 2002 yılından bu yana yalnızca meslek şirketleri elde ettikleri kârları üzerinden nispi aidat ödemekte, ortaklarına ayrıca nispi aidat ya da maktu aidat tahakkuk ettirilmemektedir. Bu karar ASMMMO’da 2012 yılına kadar bu biçimde uygulanmış olup, aksine bir genel kurul kararı da yoktur.
ASMMMO genel kurulunun almış olduğu bu karar karşısında TÜRMOB’un bahsi geçen talebi geçerli ve yasal değildir. Çünkü aidatların miktarları genel kurullarda belirlenmektedir.
Dolayısıyla 2002 ASMMMO Genel Kurulu’ndan geçmiş olan karar adil ve yasal olup, uygulamaya devam edilmelidir.

SMMM Gökhan Dede
Sorumlu Ortak Baş denetçi